Türkiye-Ermenistan Burs Programı, 2014 yılında Hrant Dink Vakfı tarafından, iki komşu ülkeden profesyonellerin sınır ötesi işbirliğini ve işbirliğini teşvik etmek amacıyla, Ermenistan-Türkiye Normalleşme Sürecine Destek Programı çerçevesinde kurulmuştur. Avrupa Birliği. Program, özellikle akademi, sivil toplum, medya, kültür ve sanat, hukuk ve çeviri gibi uzmanlık alışverişi ve kalıcı işbirliğine çok ihtiyaç duyulan alanlarda sınır ötesi öğrenme fırsatları sağlamayı amaçlıyor.
Türkiye-Ermenistan Burs Programı çerçevesinde şu anda İstanbul’da çalışmalarını sürdüren Ermenistanlı arkadaşlar, Sebat Binası’ndaki eski Agos ofisini ziyaret ederek, devam eden Hafıza Mekanı projesi hakkında fikir alışverişinde bulundular. İstanbul’un Ötesinde Ermenistan’dan bursiyer olarak çalışmalarına devam eden Arpenik Atabekyan, eski Agos ofisi hakkındaki duygularını ve devam eden Hafıza Sitesi projeleri hakkındaki düşüncelerini yazdı.
2009 yılında Agos’un İstanbul ofisinde ilk kez bulundum. Koridorlar ve odalar tamamen gazeteler, kitaplarla doluydu; insanlar günlük hızlarıyla çalışmakla meşguldü. Daha sonra güzel terasta Hrant Dink’in kızıyla tanıştık ve fikir alışverişinde bulunduk.
Yıl 2017 ve biz Hrant Dink Vakfı üyeleri olarak eski Agos ofisini tekrar ziyaret ettik. Mart 2015’te Hrant Dink Vakfı ve Agos, Anarad Hığutyun Binası’ndaki yeni mekanlarına taşındı ve o zamandan beri Vakıf, Agos ofisini, özellikle Hrant Dink’in ofisini bir anı mekanına dönüştürmek için bir proje yürütüyor.
Agos ofisi ve bulunduğu Sebat apartmanı, 19 Ocak 2007’de binlerce kişinin adalet istemek için önünde bir araya gelmesiyle, Türkiye ve birçok ülke insanı için eşsiz bir vicdan mekanıdır. O gün ve sonraki yıllar Türkiye’deki birçok gizli azınlık için bir ‘açığa çıkma’ haline geldi ve bazıları arasında kimlik bunalımlarına da yol açtı.
Hatıra Mekanı projesinin koordinatörü Nayat Karaköse ile birlikte Hrant Dink’in ofisine girdik ve sahip olduğu tablolara, kişisel fotoğraflara ve kitaplara baktık. Hazırlık aşamasında, Hrant Dink Vakfı kapsayıcı bir süreç yürütüyor ve farklı meslek ve disiplinlerden bir dizi grubun beklenti ve önerilerini dinlemeye değer veriyor. Şu an için kalan odaların çoğu boş olduğu için bu odaların nasıl tasarlanacağı ve ne için kullanılacağına dair önerilerimizi iletmek üzere davet edildik. Çoğumuz Avrupa, Asya ve Afrika’nın farklı ülkelerinde farklı vicdan ve hafıza alanlarına gitmiştik. Toplantı sırasında bu hafıza alanlarından farklı unsurlar tartışıldı ve beyin fırtınası birçok ilginç fikir ve ilhamı beraberinde getirdi. Sonuç olarak, hepimiz eski Agos ofisinde görmek istediğimiz şeyin şu olduğu sonucuna vardık: ilk yer, yerin hafızası ve tarihi.
Nayat ile ilginç ve verimli bir tartışmadan ve hafıza mekanları hakkında düşünce ve deneyim alışverişinden sonra, hepimizin (ve gelecekteki ziyaretçilerin) görmek istediği şeyin bir keder ve keder yeri değil, insanların bir yer olduğu konusunda hemfikir olduk. kuruluşundan bu yana tarihini öğrenen, bir dönüşüm yeri, geleceğe umut veren, değişim ümidi veren bir yer.
Mekanın yıllar içinde unutulmasına, solmasına ve kaybolmasına izin vermemek, onu yaşayan, canlı, bağımsız olarak var olan bir mekana dönüştürmek bence şaşırtıcı ve aynı zamanda önemli bir girişim. Agos ofisi bir anı mekanına dönüşebilir ama aynı zamanda Hrant Dink Vakfı’nın yeni mekanına paralel olarak küçük atölye çalışmaları, gösterimler, halk söyleşileri ve sunumların yeri olabilir.
Şu sıralar güzel Sebat binası bir inşaat çalışması nedeniyle yeşil bir “peçe” ile kaplanmış durumda, ancak çok yakın bir gelecekte kaldırılacağını ve gelecek umudu ve hatırasıyla Hrant Dink anısına gireceğimizi umuyoruz.