Mart Etkinlikleri : Garni Gezisi – Duru Ors
12. ve 10. sınıf İngilizce dersi ile Charents Kemeri’nden başlayarak Garni’ye bir gezi gerçekleştirdik. Orada Yeghishe Charents’in bir şiirini okuduk.
Daha sonra Garni’ye gittik. Öğrenciler bana Garni’nin tarihini anlattılar. İnanılmaz bir pagan tapınağı ve Ermeni mimarisi üzerindeki Helenistik etkiden bahsetmiştik. Garni’den sonra beni çok etkileyen Geghard Manastırı’na gittik. Manastır 4. yüzyıldan kalma olup konumu ve tarihi çok güçlüdür. Bir dağdan yapay olarak oyulmuş olan bu ortaçağ manastırı, Ermenistan’ın Kotayk Bölgesi’ndedir ve kelimenin tam anlamıyla yolun sonunda yer almaktadır. Buradan birkaç hediyelik eşya ve atıştırmalık satıcısının bulunduğu bir patikadan yürüyün (tatlı “sujukh”, tatlı lavaş ve gata denedik). Geghard’daki fırıncılardan gata aldık ve üzerinde “Geghard” yazılıydı. Daha sonra üç tarafı yüksek duvarlar, dördüncü tarafı dağlarla çevrili kompleksin girişine ulaştık. Birbirine bağlı kiliseleri ziyaret ettik.
Dağa oyulmuş odalardan birinde akan çok ince bir dere var ve kompleks boyunca akustik harika. Kilisenin sol tarafında bulunan taş merdivenleri tırmanırsanız, çok ince yontulmuş haçkarların (çapraz taşların) yanından geçeceksiniz.
Böyle güzel bir yerde olmak inanılmazdı. Erivan’a dönmeden önce yolda piknik yaptık. Öğrenciler ve İngilizce öğretmeni Irene ile çok eğlendim.
Kendine Rağmen Bir Ada – Aykut Öztürk
Şu anda bursumu Ermeni Ulusal Bilimler Akademisi, Arkeoloji ve Etnografya Enstitüsü’nde yürütüyorum. Ermenistan’daki bursumun bir parçası olarak, birkaç kamu semineri ve bir günlük konferans düzenleme sürecindeyim. Bu etkinliklerin ilki 23 Mart’ta Erivan’daki Çarents Caddesi’ndeki Enstitü Kütüphanesinde yapıldı. 5 yıllık bir süreçte Türkiye’de yaptığım eski etnografik araştırmalara dayalı bir bildiri sundum. “Kendisine Rağmen Bir Ada: İstanbul’da Cemaat Yapan Ermeniler” başlıklı makalem, Fran Markowitz’in 1993’te yayınlanan ufuk açıcı “Kendine Rağmen Bir Cemaat” eserine doğrudan atıfta bulundu.
Sunumum, İstanbul’un açıklarında, özellikle yaz aylarında ağırlıklı olarak Ermeni nüfusa sahip küçük bir ada olan Kınalıada’nın fiziksel mekânının nasıl kolektif bir aidiyet için temel oluşturduğunu tartışmayı amaçlıyordu. Bunun için önce ada topluluğunu İstanbul’un daha büyük Ermeni nüfusuyla ilişkilendirdim. Bununla birlikte, adalıları Türkiye’deki diğer gayrimüslim topluluklarla ve adayı İstanbul’daki (ve başka yerlerdeki) diğer adalarla ilgili olarak da konumlandırdım. Sunumumun büyük bir kısmı, genel olarak Türkiye ve özel olarak ada bağlamında “yerli” (laf. Gayrimüslimlerin damgalanması ve ülkede daha geniş aidiyet politikaları. Bu sunumum, Türkiye’deki ulus inşa sürecine ve bunun ada bağlamında olduğu gibi yere özgü kolektif aidiyetler üzerindeki etkisine mutlaka bu şekilde değindi.
Seminerde neredeyse boş yer kalmadığı için gerçekten çok mutlu oldum ve dinleyiciler materyalimle çok meşguldü. Başlangıçta bir saat kadar devam etmeyi planlamış olsam da, bunu kolayca iki saatten fazla sürdük – böyle bir etkinlik için oldukça sıra dışı. Enstitü’deki meslektaşlarıma, etkinliği düzenlememde bana yardım ettikleri için ve izleyicilerin genellikle zorlayıcı soruları için gerçekten minnettarım. Bu seminerlerin bir sonraki, Mayıs 2018’in ilk haftası için planlanmıştır.