Hatay’dan Ferzan Özyaşar, İzmir’den Çağdaş Yazıcı ve Eylem Şen, belgesel film projeleri için Yerevan’da yaşayan Musadağlı Ermeniler ile görüşmeler yapmak amacıyla Yerevan’a yaptıkları ziyaret için Türkiye-Ermenistan Seyahat Fonu’ndan destek aldılar.
Ferzan Özyaşar
“Ermenistan seyahatimiz süresince ağırlıklı olarak Musadağ kökenli ailelerle birlikte olma ve uzun uzun sohbet etme imkânı bulduk. Türkiye ve Ermenistan’daki Musadağ Ermenileri, bana, aynı ağacın uzağına düşmüş dalları gibi geliyor. Yıllar boyunca Türkiye ve Rusya kültürü etkisinde kalmalarına rağmen, hâlâ aynı kökten besleniyorlar. Toplumsal ilişkileri, hayata bakışları, doğayla ve çevreleriyle ilişkileri, hayata ve eğitime bakışları, geçmişleriyle ve özellikle de Musadağ direnişiyle kurdukları bağ, dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar onları birbirine bağlıyor. Bu hisleri sadece biz değil, konuştuğumuz herkes paylaştığından olsa gerek, projemizi alattığımız Musadağlılardan, gerek Ermenistan’da, gerek Türkiye’de her zaman içtenlikli bir muhabbet ve yardım gördük.”
“Genç neslin kimliğiyle bütünleşmesi için, kendini çeşitli araçlar ve etkinliklerle anlatma fırsatı bulması gerekiyor. Daha Yerevan’dan azıcık ilerlemişken, Türkiye telefonları çekerken, Vakıflı’yla Yerevan’ın şarapları aynı tadı verirken, insanları aynı derdi aynı mutluluğu paylaşırken, bu iki ülkenin bu kadar uzak hissetmesi çok acı. Ancak, hepimiz işin bir ucundan tutarsak ne madden, ne manen aşılmayacak mesafe, geçilmeyecek sınır yok.”
Eylem Şen
“Yerevan’da geçirdiğimiz günlerde, kaldırım taşlarından, bina mimarisine; pazar yerinden, yemek çeşitlerine, insan sohbetlerine bir tamamlanma yolculuğu idi, yaşadığım. Çok uzun zamandır hasret kaldığımız akrabalarımıza kavuşmuş gibi sıcak ve samimi buluşmalar, yemekler, müzik, şarkılar, anılar…”
“Bahçesinden tazecik domatesler ikram etmek için çırpınan, 84 yaşında olmasına rağmen birbirinden lezzetli yemekler yapıp bize sofralar kuran, akerdeonu ile düşlerimizi gerçekleştiren dostlarımız.”
Çağdaş Yazıcı
“Belgesel çalışmamız için gerçekleştirdiğimiz Ermenistan seyahatimiz Türkiye Cumhuriyeti devleti sınırlarının biraz doğusuna bir yolculuktan çok öteydi bizim için. Nitekim Ermenistan, Türkiye’de yaşayan herhangi biri kadar bize de uzaktı. Dolayısıyla, katettiğimiz yoldan çok daha ‘uzağa’ gidecektik. Yolculuğumuz sonunda vardığımız yer ise sanki yıllardan beri görmediğimiz akrabalarımızın yanı oldu. Diliyle olmasa da, sözüyle, davranışıyla, müziğiyle, folklorüyle, jesti, mimiğiyle, oyunu, şakası ile çok tanıdık bu kimselerle hem dünü, hem bugünü konuştuk. Yılların yükünü omuzlamış bir halkın ve ülkenin dününe de bugününe de kendimizi daha yaklaşmış hissettik.”
“Ermenistan’ın sımsıcak, mütevazi, çalışkan, emekçi, entellektül ve gönlü geniş insanları ile tanışmak, aynaya bakmanın, kendini tanımanın en insani biçimiydi.”